İnsanın dua
etmesi için âlem ve vahiy aracılığıyla sürekli teşvik ediliyor olmasının
ardındaki sebep aslında nedir?
“Ayakkabınızın bağını bile Allah’tan
isteyiniz”* mealindeki hadisi şerif, “Duanız olmasa” ile başlayan ayeti kerime (25:77)**, namazın bir dua ve vakitlendirilmiş, yeryüzünde
süregiden bir eylem halkası olarak dinin direği kılınması gibi teşviklerle hayatımızda
duanın üst ve alt limitleri belirlenmiş sanki. Duanın “Allah’tan istemeyi”
içeren her insan davranışını kapsadığını bilirsek üst limit sınırsız. Tek sınırlayıcı
aklımız. Bizim istemeyi akledebildiğimiz en iyi şey yaratıcı aklımızın da
sınırı oluyor. Ve Allah kulunun akletme gayreti oranında - rahmetini daima
katarak- sonuçlar yaratıyor. İşte bu yüzden yaratıcılık dua etmeyi bilmektir. Yaratıcı
her eylemde, Yaradan’ın kulundan istediği tek şey olan O’nun merhametini,
eksiksizliğini, birliğini keşifte bir adım daha ileri gideriz. Biliyorum ki
benim Rabbim bu imkânsızlığı imkâna çevirir diyerek ateşe adım atar mesela
İbrahim ve mucize yaratılır. O mucize İbrahim’in imanıyla ateşe yürümesi
hatırına yaratılır. Gayretteki yenilik, benzersizlik, kişiye özgülük, cüzi
yaratıcılık hatırına.
İrade denince
nasıl şirktir demiyorsak ve kula verilmiş cüzi iradeyi anlıyorsak, yaratıcılık
denince de duadaki yeniliği, cüzi iradeyi anlamalıyız ve tüylerimiz öfkeden
diken diken olmak yerine bu kavramdaki imkânların azametinden ürpermeli.
Yaratıcılık
kavramını algılamadaki bu çarpıklık bana psikodrama aracılığıyla kavramla ilk
tanıştığım andan beri trajik geldi; gelmeye de artarak devam ediyor. Çünkü
Müslüman dünyasının hala muzdarip olduğumuz ataletiyle direk ilgili bir
kavramsal budayış bu.
“Yaratıcı
dediğin Allah’tır. Ondan başkası bu iddiada bulunuyorsa şirk koşuyordur. Yani
icat çıkarmak, teleskop yapıp gökyüzüne bakmak, uçmaya falan çalışmak, genlerle
oynamak hep ucunda şirk görünen kaçınılması gereken günahlardır.” Nitekim
yapılmamış ve yaptırılmamıştır da yaratıcı düşünmeyi gerektiren bu tarz
eylemler “müslüman” toplumlarda. Budayıcılık, bugünün bilim camiasında farklı
fikirlere tahammülsüzlüğe kadar inmiş durumda. Üretkenliği ve yeniliği
destekler görünen söylemlerin, politikaların ortasındayız fakat
budayıcılarımızı da keskinleştirmeye devam ediyoruz bir taraftan.
Elbette kâfirlerin
kavramlarıyla konuşmaya başlayalım, hiçbir savunmamız kalmasın demek değil bu
serzeniş. Sadece şu: eğer değerlerimiz arasına almamız gereken unuttuğumuz için
uzun süredir kaybettiğimiz bir kavram varsa o da insanın cüzi yaratıcılığıdır.
*"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Sizden
herkes, ihtiyaçlarının tamamını Rabbinden istesin, hatta kopan ayakkabı bağına
varıncaya kadar istesin." Tirmizî, Daavât 149, (3607, 3608).
**Furkan Suresi,77: “Duanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin!....”