6 Ekim 2022 Perşembe


İki kişi arasındaki ilişki, hırsla, alacaklı hissedilen bir yerden kurulduğunda, ilişki içindeki doğal alış verişlerin dengesi baştan bozulmuş olur. Kişi, ya alacağının verilmeyeceği endişesiyle gerçekte olmadığı kadar fedakar, yumuşak, verici davranarak karşı tarafı bencil, daha çok beslenen, duyarsız bir alana iter; ya da 'alacaklarını' aşırı talep ederek karşısındakini yetersiz, tükenmiş, ilişkide boğulan taraf olmaya sevk eder. 

İtidal nasıl mümkün peki?

Dengeyi bozan duygu yoğunluğunu, yani ilişkisel hırsı kabullenerek. Bu hırsa neden olan kişisel mahrumiyetleri tümüyle başkalarıyla kurulan/kurulacak ilişkilere yüklemeyerek. Aşırı büyüyen -istek ve arzudan hırsa dönüşmüş olan- duygunun, küçük ihtiyaçların karşılanmadıkça dönüşmüş ve maskelenmiş hali olduğu gerçeğini hatırlayarak. Ve bu şekilde dönüşerek büyümüş duygular için yapılabilecek en elzem işin, kişinin kendi kendine vereceği karşılıklar olduğunu unutmadan...

Görülmediğini düşünüyorsan kendine bak! Duyulmadığını düşünüyorsan kendini dinle! Yeterince sevgi alamadığını düşünüyorsan kendi kendine verebileceğin halde bu zamana kadar vermemiş olduğun iyi hissettiren bir şey bul!

Tabi, kendinle ilgili bu çabanın, ilişkisel döngünün sadece yarısına tekabül ettiğini de unutmadan. Dikkati döngüden ayırmamak önemli, çünkü  'Kendini tanı, sev' vb. tek yönlü kişisel gelişim mottoları insanda bazen yalnızca reddedilmişlik, çaresizlik ve öfke oluşturabilir. Bu yönlendirmelerde, karşıdakinden bir şey talep etmenin, almak istemenin, alabilmek için stratejiler geliştirmenin doğallığı yadsınıyor gibi gelebilir. Oysa sadece ilişkisel alış verişteki dengeyi bozan 'aşırılık' durumu yadsınabilir. Kişi, diğerlerinden almak istediklerinin içerisine, kendi kendine vermediklerinin yükünü katmamayı öğrendiğinde, zaten alanın da verenin de memnun olduğunu göreceği bir an gelecektir.

Mühim olan, dengenin bozulduğu anları fark edebilmek; uygun müdahaleyi yapabilmek; yapılamadığı noktada terapi yardımına başvurabilme cesaretini göstermek.

İlişkiselliğin hassas ayarlı dengesini kurabilmek için -psikolojik sağlık hangi düzeyde olursa olsun- aslında yaşam boyu süren bir çaba gerekli... Çünkü bu uzun yolun varoluşsal hedefi, alanın da verenin de 'Bir' olduğunun; insanın asli ihtiyacının ise bu hakikati fark etmekten ibaret olduğunun idrak edildiği deme varmaktır (Elbette ki zannımızca).