12 Mart 2022 Cumartesi

Korku ve ümit arasında: Olanlar, olabilecekler...


İnsan, 'güvendelik kaygısı' belirli bir dengede seyrettiği müddetçe kendi varlığını hissedebilir.  Güvende hissetmeyen bir benlik, varlık bütünlüğünü koruyamaz. 

Güvende hissetmenin ise iki yolu var: Ya varoluşsal kaygıları yaşamın akışını engellemeyecek düzeyde tutmanın ilişkisel ve eylemsel yollarını bulmak ya da kaygıyı bastırmak.

Güvendelik kaygısı azaltılamıyorsa, bastırılarak bilinçten uzaklaştırılır. Bastırma oranı arttıkça kişi, herhangi bir güvensizlik durumunu ayırt edemez hale gelir. Bastırma oranı ise güvensiz ortamlarda ve ilişkilerde arttığı için bu ortam ve kişilerin bulunduğu alanlar kişi için eşsiz bir adrenalin kaynağına dönüşür. Çünkü kaygı bilinçte fark edilmez olmuş, libidinal enerji aktif hale gelmiştir. Kişi dikkat ve duygulanımını tümüyle varlığa, sevmeye odaklayabilir. Bu enerji yüksekliği, kişiye, güvensiz ilişkilerin tüm sonuçlarına memnuniyetle katlanacağı bir haz verir. Öyle ki, ilişki karşı taraftan bitirilmediği sürece zarar gördüğünü bile kabul etmek istemez.

Güvendelik kaygısını, bastırma mekanizmasına ihtiyaç duymayacağı bir denge halinde tutmayı öğrenemeyen birey, güvenli alanlarda, kaygı yüksekliği nedeniyle var olma heyecanını yaşamakta zorlanırken, güvensiz ve kaygısını bastırarak bilinçsizleştiği alanlarda, ilişkide olmanın heyecanını duyabilir; yaşadığını hisseder.

Bu fasit dairenin dışına çıkabilmenin yolu ise, döngüyü fark ettikten sonra, güvendelik kaygısını bilinçte ve görece kontrol edilebilir şekilde tutma çalışmaları yapmaktan geçer. Bu yönden bakınca, kaygı bir nimettir ve tam da bu yüzden terapide varlık sevgisinden çok ölüm kaygısına odaklanılır. Çünkü ölüm kaygısı dengelenmeden varlık sevgisi sürdürülebilir hale gelemez; sevebilme kaynakları güvensiz alanlarda tüketilir. 

Korku ve ümit arasındaki denge bu esasında... İnanma ihtiyacının temel nedeni. Ölümlü bir beden ve onun aracılığıyla hissedilen duyguların, varlık ve yokluk arasında dağılmadan durabilmesi için, varlığını yoklukla dengeleme ihtiyacı. 

Yaşamı ölümün hazırlık süreci olması bakımından içeren 'yokluk' ile yüzleşme ihtiyacı. 

Ölüm kaygısını dengelemenin yolu 'inananlar' için çok daha belirgindir. Korku ve ümit arasında tutulması gereken temel duygulanım hali, 'dinin direği' namaz ile dengelenir. Günde 5 kez, kişi bilincini varlıktan, yokluğu içeren merkeze çevirdiğinde, oradaki hiçliğiyle yüzleştiğinde ve kendi yokluğuyla kontrol edilebilir bir ilişki düzeni kurduğunda, ümidini diri tutabileceği bir yaşam dengesine kavuşur. 

Bu dengede, kişinin yaşam kaynakları, korkunun tamamen bastırıldığı geçici haz patlamaları ve ümidin kaybedildiği varoluşsal intiharlar arasında heba olmaz.