27 Kasım 2021 Cumartesi



Psikodrama ve İnanç




           Psikodrama: Neye olduğuna bakmadan, bir şeylere çabucak inanmaktı. İlk inanan lider oluyordu. İnanmış gibi yapmanın anlamının, 'gibi yapmakla' inanmak arasında bir engelin bulunmadığı o noktanın farkına varmaktı liderlik. Gibi yapmada yeterince iyi isen hiç kimse seni inanmamakla yargılayamazdı. O şüphesizlik bir kere oluştuğunda, tüm seçimler daha spontandı artık. Çünkü şüphenin olmadığı yerde korku yoktu. Tereddüt yoktu. En çok, kötü sonuçlar, sürprizler olabilirdi ki bunlarla baş etmek eylemsizliğin acısıyla baş etmekten daha kolay ve öğreticiydi. 

            Öğrendikçe değişiyordu insan. Sınırlarını deneyimleyebileceği bir potansiyelin içinde yaşadığını; aslında var oluş alanının sınırlarını korkularının belirlediğini; inanmayı seçtiği şeyin o korkudan sınırları yıktığını; bu sonsuz belirleyicilik ve yıkıcılık potansiyeli içinde yaşamanın aslında bir yolculuk olduğunu; yolculuğun yönünü ise seçimlerin her birine bağımlı, yine de tümünden bağımsız daha yüksek bir aklın, bilincin, kuvvetin belirlediğini fark ediyordu. 

          Belki de, kendisi için seçim yapmak istemediği, öznel bir seçime  ihtiyaç duymadığı çünkü benliğiyle ilgili korku da duymadığı bir varoluş alanına gelebildiğinde, o yüksek akılla senkronize olabilecekti. Spontanlığı, yalnızca kendi var oluş alanını değil, artık arada korku sınırları bulunmadığı için tüm evrenin var oluş şeklini anlamlandıracak bir mutluluk kaynağı olarak deneyimleyebilecekti.