Şükür hali apaçık bir
şekilde bizim için daha iyi olduğu, üzerimizdeki nimetleri ve onlardan
aldığımız lezzeti artıracağı halde neden şükürsüzlüğe ve şikayet etmeye daha
meyilliyiz?
Çünkü sürekli şükür
halinde kalmak üzerine bir niyet etmişliğimiz yok. Bu niyetsizlik bizi şeytanın
tuzaklarına karşı korumasız hale getiriyor. Yani şükretmez haldeyken şeytana
uymamız ve onun da aldığı ruhsatı kullanması kolaylaşıyor.
Peki, bu niyetlilik
nasıl oluşur?
Esma-i İlahi’nin
huzurunda yaşadığımız bilinci tüm işlerimize yansıdığı vakit. Allah’ı
görüyormuşçasına bir yaşam sürdürmeye çalışmak tüm oluşlardaki hikmetin
nuruna açık olma halini, iyi-kötü, güzel-çirkin her gelişmenin anlam ve amacına
dair bir müsterih olma duygusunu getiriyor. Muhsin olma yoluna giriyor kişi.
Şükür dairesinde kalmanın hikmet sahibi olmakla ilgisi ayetle kuruluyor.
“Andolsun biz
Lokman'a: Allah'a şükret! diyerek hikmet verdik. Şükreden ancak kendisi için
şükretmiş olur. Nankörlük eden de bilsin ki, Allah hiçbir şeye m uhtaç
değildir, her türlü övgüye lâyıktır.” 31:12
Âlemle şükür bağı içinde
olmanın getirdiği güven duygusu ve birlik algısının kökeni anne-bebek bağıyla da
ilişkilendirilebilir. Annesine güvenli bağlanan bir bebek nasıl dünyayı özgürce
hareket edip potansiyelini keşfedebileceği bir yer olarak algılıyor ise şükür dairesindeki
bir insan da Yaratıcısına güvendiği ve O’ndan gelen her şeyin faydasından emin
olduğu için yeryüzünü, içinde yaşadığı anı güven içinde keşfetmeye hazırdır.
Yeter ki bu iman bağını unutup kendini yeryüzünde tek ve menfaat peşinde
koşmaya mecbur bir varlık zannetmeye başlamasın. Gaflete düşmesin…
Asma Mermer ile Yamina Bouguenaya Şükür telekonferansını dinlerken aldığımız notlardan ilhamla.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder